28.08.2023, 10:18, Berlin
Dün bir jonglörün bir çocuğa top/lobut çevirmeyi öğretişine şahit oldum. Kadın dünyanın en renkli ceketini giyiyor, çocuk da bir kask takıyordu. Ellerinde top ya da lobut değil, renkli tüller vardı. Havadan hafif tüller önünde salınıp ağır çekim yere düşerken çocuk onları tutmakta bile zorlanıyordu. Öğrenecek elbet. Hayatı da bir kask takıp, tüller sallandırarak öğrenebilsek keşke. Çevirmeye uğraştığımız toplar ya da lobutlar ayaklarımıza düşüp canımızı yakmasa, sığabileceğimiz bir kask olsa bizi tüm darbelerden koruyan. Hayat öyle öğrenilmiyor maalesef. Hatta işin kötü yanı, kafamız yarılınca bile öğrendiğimizin garantisi yok. Kafa göz yararak devam ediyoruz her seferinde. Belki de tül sallasak hiçbir şey keyifli olmazdı şimdiki kadar. Acıyla mı tatlanıyor her şey? Belki çocuk belki kadın yoruldu ya da ders saati doldu, sona erdi tül uçuşması. Çocuk kaskını çıkardı. Kadın renk şelalesi ceketini çıkarınca içinden dünyanın en sıkıcı bluzu ve pantolonu çıktı. Ceket bile şaştı geride bıraktığına. Başkasına gösterdiğimiz ceket mi yoksa içimizde tuttuğumuz bluz mu bizi tanımlar?
Leave a Reply