Roméo et Juliette

Dün akşam Staatsoper’de Romeo ve Juliet’i izledik. Daha önce operasını izlemediğim bir eserdi. Uyarlamaların en ünlüsü olan Charles Gounod versiyonu tercih edilmiş. Charles Gounod müziği bana pek de hitap etmedi. Çok sevdiklerim de var elbette ama Fransız operasının duruluğundansa İtalyan operasının coşkusunu tercih ederim.

Dün akşam izlediğimiz uyarlamadaysa klasik operalardan epey farklıydı. Sahne günümüze uyarlanmış. Sadık kalınan Jules Barbier ve Michel Carré metni ya da Shakespeare’in hikâyesiyse günümüze ne kadar geçerli tartışılır. Böyle bir düşünceyle hiçbir opera modernleştirilemez ancak yine de benim için havada kalan bir kısım. Juliet’imiz mavi saçlı ve kot pantolonlu, Romeo’muz ise punkçı tipliydi. Böyle bir açılış çok ilginç geldi bana. Pederin aynı zamanda bir okul öğretmeni gibi resmedilmesi, Capuletlerin resmî kıyafetler içinde, Montagueların punkçı olması oldukça ilgi çekiciydi. Bazı mekân ve sahnelerinse hikâyeye hiç hizmet etmediğini düşünüyorum. Aksine beni hikâyeden uzaklaştırdılar.

Ancak uyarlamanın öyle bir özelliği vardı ki bana tüm olumsuz yanları unutturdu. Meta kurguyu görmeyi beklediğim en son yer olan opera sahnesinde izlemek çok keyifliydi. Sahnede biz kendi Juliet’imizi izlerken temsili bir Juliet’i izleyen seyirciler vardı. Bu temsili seyirciler birkaç sahnede daha belirdi. Acaba bu seçimin etkisi geleneksel sergilenmiş bir oyunda daha mı etkili olurdu diye düşünmeden edemedim. Bir diğer hoşluk da oyunun tamamen Juliet’e odaklanmasıydı.