03.05.2024, 06:14, Berlin
Burada biz bize olduğumuz için yazmakta bir beis görmüyorum. Kitap dosyamı hazırlamaya başladım. Seçtiğim öykülerin düzenlemeleriyle meşgulum. Mayıs ayı sonuna kadar ilk düzeltmeleri bitirmek gibi bir planım var. İş ciddiye binince bilgisayarın önünde geçirdiğim saatler epey arttı. Senelerdir evden çalışmama rağmen bir ofis sandalyem yoktu. Yine senelerdir küçücük bir ekranda yazıyordum. Şartlarımı iyileştirdim. Yazar olmak için tüm ekipmana sahibim 🙂 Dün sandalyemi kurarken bir yandan da Özlem’le yazışıyordum. Sağ olsun en büyük destekçilerimden biri olduğu için ileride başarı hikâyeme nasıl başladığımı anlatırken bundan bahsedebileceğimi söyledi. Kafamda beliren diğer senaryolarla beraber sandalye bir simge hâlini aldı. Kitap söyleşilerimde her şey bu sandalye ile başladı diye anlatabilirim. Başka bir senaryoda ise sahibinden az kullanılmış yazar sandalyesi olarak artık ihtiyacım olmadığını düşünüp satabilirim. Hemingway’e atfedilen ama aslında olmayan o cümlelik öykünün kötü bir uyarlaması 🙂 (Satılık bebek patikleri: Hiç giyilmemiş) Daha az dramatik bir başka senaryoda dost sohbetlerinde bir tatlı anı olarak da kalabilir sandalye. Ama ne olursa olsun şu an üzerimde oturduğum sandalye artık eski sandalye değil. Belki de bir idea 🙂 Coetzee’nin İsa’nın Çocukluğu kitabında sandalye üzerinden güzel felsefi diyaloglar vardı. O diyaloglarla ilgili not almış mıyım diye araştırırken vaktizamanında benim de Sandalyeler isimli bir yazı yazmış olduğumu gördüm. Günlükler hatırlayamayacağım kadar çok artık. Demek ki sandalye hep bir sandalyeden fazlasıymış. Coetzee’nin sandalyeleri ile ilgili notlarımı da bulamadım, artık siz okurken bakarsınız 🙂
Leave a Reply