31.01.2025, 06:38, Berlin
Artık müzeler de influencerlarla çalışarak daha fazla ziyaretçi çekmeyi amaçlıyor. Bu iş birliğine ayrılmış özel bütçeleri bile varmış. Influencerlara karşı özel bir tavrım yok. Sonuçta bu bir arz-talep meselesi. Z kuşağının dört yetişkininden biri elliden fazla influencer takip ediyormuş. Yakında kopyalanmış yaşam biçimleriyle insanlığın uç değerlerinin giderek silikleşmesi ve herkesin ortalamaya yakınsaması kaçınılmaz görünüyor. Sanat gibi öznel bir alanda yalnızca bir başkası gidiyor diye müze ziyaret etmek sanat kavramının altını boşaltmıyor mu?
Belki yaşımla ilgilidir ama influencerlara güvenmek bana pek mantıklı gelmiyor. Bir arkadaş tavsiyesiyle karşılaştırıldığında, bu tamamen ticari bir ilişki. Alan razı, veren razı tabii ki. Kim bilir, belki bu süreçten gerçekten sanatsever bir kuşak çıkar.
Geçtiğimiz günlerde bu konuyla ilgili beni düşündüren bir deneyim yaşadım. Ziyaret ettiğim bir müzede beni derinden etkileyen, üzerine kitaplar okuduğum, yazılar yazdığım bir sanat eserini bir içerik üreticisinin fotoğraf karesinde gördüm. Eserin varlığı önemsizleşmişti ve bir şeylere bakıyormuş gibi poz veren kişinin arkasındaki bir dekora dönüşmüştü. Odanın tek eseri olmasına rağmen silikleşmişti. Bu görüntü beni fazlasıyla rahatsız etti.
Belki burada küçük bir kıskançlık da yok değil. Bu kişiler için özel organizasyonlar düzenleniyor, müzeleri veya galerileri ziyaret saatleri dışında gezebiliyorlar, hatta belki özel rehberlik hizmetleri alıyorlar. Sanata gerçekten ilgi duyanlar için bu durum biraz küstürücü olabilir. Yine de dünya düzeni böyle işliyor. Sanatın, ilginin, beğeninin, estetik algısının popüler kültür tarafından şekillendiği bir çağdayız. Uzun süredir kavga etmek yerine anlamaya çalışıyorum. Sanat her koşulda var olmaya devam edecek. Önemli olan başkalarından bağımsız, onunla bireysel ilişkimizi nasıl kurduğumuz.
Leave a Reply