Tatil kafası

Bugün site için bir yazı yazmak istiyordum. Kafamda olası konular vardı. En öne çıkan ise geçen haftaki Mallorca tatilimdi. Oldum olası gezi yazıları yazmayı seven, ortaokul ödevlerinde hayali ormanlar ve mekanlar yaratarak bunları yazıya döken biriydim. Bu sevgi birkaç sene öncesinde bir gezi bloğu olarak da vuku buldu. Neden devam etmediğime ilerleyen kısımlarda  değineceğim. Açıkçası aklımda Mallorca’da güzel bulduğum şeylerden ve tatildeki kafa yapımı nasıl değiştirdiğimden bahsetmek vardı. Yine de içerik konusunda çok emin değildim ve ilgimi çeken başka bir konu çıkar düşüncesiyle The New Yorker’ı açtım. Karşıma çıkan dördüncü makale seyahat etmekle ilgiliydi. Çünkü evren, çünkü frekans 🙂 Oldukça tahrik edici de bir başlığı vardı: Seyahate karşı dava (Agnes Callard’dan) Başlık kadar kullanılan illüstrasyon da çok etkileyiciydi: bir baloncuk içinde bavul çekeleyen bir turist (Maria Medem’den). Resim anlatmak istediklerimin görsele dökülmüş haliydi. Ama ben makaledeki kadar katı olmayacağım. Makale, seyahat etmeyi manasız bulan bir çok ünlü kişiye de referans veriyor. Kant ve Sokrates’in memleketleri Königsberg ve Atina’dan neredeyse hiç ayrılmadıklarından ve seyahat etmeyi sevmediklerinden bahsediyor. Bu makale bende dışarıda kalma ve mahalle baskısı korkusu ile yaptıklarımızı hatırlattığından başka kişilerin konuyla ilgili düşüncelerinden etkilenmeyeceğim. Bu önemli kişiler gezmeyi sevmiyorsa bu durum geneli değil, kendilerini bağlar. 

Yine makaleden öğrendiğime göre Valene L. Smith’in Hosts and Guests The Anthropology of Tourism isimli kitabında turist şöyle tanımlanıyor: Bir değişiklik deneyimi yaşamak amacı ile evinden uzakta bir yeri gönüllü olarak ziyaret eden geçici olarak boş zamanı olan kişi. Makale buradaki değişiklik deneyimi ifadesine dikkat çekip, arkasından döndüğümüzde hiç de değişik insanlar olmadığımızdan; biz değişeceğimize gittiğimiz yerleri etkileyip, değiştirdiğimize bağlanıyor. Seyahat seni olduğun yere döndüren bir bumerangdır diyor. İkna olmamız için ise “Sen kendini objektif değerlendiremezsin, arkadaşlarını düşün” diyor: Sana hayatının deneyimini yaşadığını söyleyen insanlarda bir farklılık görüyor musun?

Bu noktada gezi yazılarıma ve bloğuma neden devam etmediğimden bahsedeyim. Aslında bırakma sebebim zaman azlığı. Yüzeysel olarak baktığımda neden bu yazıya zaman bulabiliyorum da onlara bulamıyorum? Çünkü gezi yazısı yazmak çok uzun sürüyor. Her gün yüzlerce kelime yazan bir insan olarak zaman yaratamamam kulağa çok mantıksız geliyor. Ama derine indiğimizde problem o kadar aşikar ki. Eski Berke tatile gitmeden aylar önce araştırma yapmaya başlıyor. Neresi görülmeli, ne yemeli? Yüzlerce websitesi ve blog okuyor. Not alıyor. Sonra bütün o notlarını kapsayacak saati saatine planlar yapıyor. Exceller oluşturuyor, çıktılar alıyor. Kendi altıda kalktığı yetmiyor, yanında kim varsa hepsini de buna zorluyor. Planda en ufak bir aksaklık tam bir hayal kırıklığı. Yapılamayan her madde ayrı bir tatminsizlik ve stres sebebi. Sonra bunların hepsini döndüğünde okuyan da aynı tatili kolaylıkla yapabilsin diye tüm detaylarıyla yazıya dökmeye çalışıyor. Rotalar, saatler, ücretler, fotoğraflar. Tüm notlara tek tek bakılacak, broşürlerle karşılaştırılacak, resimler yüklenecek, linkler verilecek. Özetlerken bile yoruldum. Esas can alıcı kısım ise şu: İnternetteki her bilgiyi aldığımı ve hepsini kapsayan mükemmel o planı yaptığımı düşünelim. Evren de tüm uygun şartları sağladı ve her ‘denileni’ bana yaptırdı. Peki bu benim tatilim mi oldu yoksa internette gezilerinin artıklarını çok yüzeysel bir şekilde topladığım çoğunlukla tanımadığım o insanların mı? Eğer beni iyi tanıyan bir insan “Berke sen bunu çok seversin” şeklinde bir tavsiyeyle gelirse amenna. Ama hiç tanımadığım insanların deneyimlerini toplayıp nasıl içselleştirebilirim ki? Bu yaklaşım tatilden ziyade bir görev gibi. 

Örneğin gitmeden önce mükemmel şartlar altında mükemmel fotoğraflarıyla özdeşleştirdiğimiz yerler her zaman o kadar etkileyici olmuyor. Hava biraz bulutluysa, renkler bile hemen farklılaşıveriyor. Her şey mükemmelse bile senin beraberinde taşıdığın tüm duygu durumun o mükemmeli görmüyor olabilir. Çok daha geniş ve ucu olmayan bir tartışma konusu: Mükemmel nedir? Var mıdır?… Bu eleştirilere kısmen katılmakla beraber seyahat algımızı değiştirirsek tatilden gerçekten farklı insanlar olarak dönebileceğimizi düşünüyorum. Keza son tatilim bende hala devam eden muazzam bir sakinlik ve mutluluk hissi yarattı. Objektif olamadığımı düşünüyorsanız, görüştüğüm insanlar ışıldadığımı söylüyorlar. Dürüst olacağım bu tamamen tatilimin etkisi değil, onun yanında da bir dolu şey yapıyorum ama tatilin etkisi de yadsınamaz. 

Makalede bahsi geçen ve hak verdiğim diğer konu da şu: herkes tatilini anlatmaktan çok hoşlanır ama kimse başkasının tatilini dinlemeyi sevmez. İlgilenmeyiz. Sosyal medyada boy boy fotoğrafla mutlu olduğumuzu cümle aleme ispatlamaya çalışırız. Yetmez, en yakınlarımıza özelden yürürüz: Burayı mutlaka görmen lazım, tam senlik. Burayı görmeden X yeri gördüm diyemezsin. Çevremizde kaç kişi bizi gerçekten tanıyıp, bize gerçekten keyif veren şeyleri biliyor? Bir ya da iki kişiden fazlası olduğunu düşünmüyorum. O yüzden seyahat çok bireysel bir deneyimdir ve öyle de kalmalıdır. Başkalarının listelerinden kurtulup, kendi deneyimlerimizi yaratırsak seyahat mutluluk vericidir. Benzer zevklere sahip olduğum insandan gelen fotoğraflara bakmak bana keyif verir. Ya da tavsiyesinin bana hitap ettiğini bilirim ve fikrine önem veririm ama kimse kusura bakmasın gerisi kuru kalabalık.

Örneğin biz bu tatili eşimle neredeyse hiç planlamadık. Listemiz yoktu, kafamızda birkaç yer vardı sadece. Ve yorucu bir tatil değil, dinlendirici bir tatil peşindeydik. Mallorca’nın yüzlerce plajının hepsini göreceğiz diye bir planımız yoktu. Araba bile kiralamadık. Ama sona yaklaştıkça içimdeki gezi görevlisi, dışarıda kalma korkusu olan Berke “burayı da görelim” diye tutturmalara başladı. Bir yakınım “burayı mutlaka görmeniz lazım” deyip benzer bir yer önerince içimdeki Berke neredeyse beni ele geçiriyordu. Son güne hem eşimi hem beni strese sokacak, saatlerimizi yollarda geçireceğimiz bir plan koydum. Neyse ki bir mucize oldu, kontrolü elime alıp gezi görevlisi Berke’yi içimin derinliklerine gönderdim. Son günü otelde ve yakınındaki kumsalda çok da tatmin edici bir şekilde geçirdim. Yediğim her yemekten, gördüğüm her manzaradan, yaptığım her aktiviteden keyif aldım. Manzara görünce telefonuma yapışmadan önce o manzaranın ve anın tadını çıkardım. Koştur koştur listemdeki yemekleri yemek yerine; sipariş ettiğim yemeği uzun uzun çiğneyerek, içindeki her aromayı fark etmeye çalışarak, tadına vararak yedim. Yollarda saatler harcayıp listeye bir tık atacağıma spada bedenimi şımarttım.

Ama bunların yanında biraz daha kapsamlı önlemler ya da aksiyonlar almamız da gerekiyor. Kafan en birinci tatil arkadaşın olduğundan onun içindeki stresi, sıkıntıyı, bozuk düşünce yapılarını boşaltman lazım. Kolay değil, ha deyince de olmuyor. Ama bir yola girince küçücük bir ilerlemenin etkisi bile çok büyük oluyor. Kaçmak için tatile çıkılınca o tatil kaçtığımız şeyin kendisine dönüşüyor. Kafayı değiştirmek şart. Son zamanlarda popülerleşen o klişe söylemler doğru: Kendimize kaçmayacağımız, tatilleri ve hafta sonlarını kovalamayacağımız hayatlar yaratmamız lazım. Raporlama döneminin pazartesi sabahı ile Mallorca’daki ilk cuma akşamımın duygusu tabii ki aynı olamaz ama her gün kendim için kendimi mutlu edecek şeyler yapmayı seçebilirim. Raporlama pazartesisinden yana yakıla kaçmama gerek olmaz. İşi bir oyun (?),  gereklilik olarak görüp, mutluluk aktivitelerimin içinde eritebilirim. 

Bu bir tatil yazısı olduğundan yine de yazımı bazı tavsiyelerle bitirmek istiyorum. Merak etmeyin, tüm yazı boyunca savunduğum fikirlerle ters düşmeyeceğim. Bu tavsiyeler sadece kendim için. Ne demişler söz uçar yazı kalır 🙂

Berke’ye tavsiyeler:

Mallorca’ya bir daha git.

Deia’nın daha az turistiği bir köy bul ve orada kal.

Lluc’ta manastıra yakın bir yer bul ve inzivaya çekil.

Kulağa marjinal gelse de İzakaya’da sushi ye.

El Pilon’da ahtapot ye.

Dağlarda yürüyüş yap. 



Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *