Bazı öykülerini okumuş olsam da Sevim Burak’ın baştan sona okuduğum ilk kitabı. Ürettiği her şey okunmalı, onun hakkında yazılmış her şey de. Bu kitabı Dostoyevski’nin Öteki’si, Toni Morrison’un En Mavi Göz ve Ötekilerin Kökeni kitabıyla aynı anda okumuş olmam şahane bir edebi tesadüf. Sevim Burak, Dostoyevski’yi yazarların peygamberi olarak tanımlıyor ve Ah Ya Rab Yehova öyküsünde Dostoyevski’nin Öteki romanına çok benzer bir hikâye kurguluyor. Toni Morrison’a gelince hem Morrison hem Burak ötekilerin edebiyatında birleşiyor. Sevim Burak, yahudilik ve kadın olmak üzerinden üretiyor edebiyatını. Morrison siyahi ve kadın olmak üzerinden. Bambaşka amaçlarla aynı anda okumaya başladığım bu dört kitap düşünce dünyamda ahenkli bir birliktelik yarattı.
Sevim Burak’ı ne kadar anlayabiliyoruz sorusunun elle tutulur bir cevabı yok. İnternetteki çoğu incelemeyi okudum. Sezdiğimiz şeyler oluyor, fikir yürütebildiğimiz kısımlar mevcut ama Sevim Burak’ı tamamen anlamak apayrı bir seviye ve bu seviyeye nail olabilen insan var mı emin değilim. Varsa da bir elin parmağını geçtiğini düşünmüyorum. Sevim Burak, Türk edebiyatında sessiz, duyulmak ve görülmek istenmeyen bir devrim olmuş. En çok Tevrat’tan etkilenmiş. Kafka, Dostoyevski, Beckett, James Joyce dışında kimseyi pek de yazardan saymıyor. Yine bu dönemde Ulysses okumaya başlamam, başka bir inceleme için Kafka kitaplarını tekrar okunacaklar listeme almam da apayrı ve fevkalade bir başka tesadüf.
Sevim Burak sınırsız bir yazar. Eserlerini belirli bir kategori başlığıyla sınırlamıyor. Metinlerinin içeriklerinde de sınırsız bir yaklaşımı var. Ölümle yaşam, düşle gerçek iç içe geçiyor. Metinleri sadece kelimeleri ile değil, biçimleriyle de konuşuyor bizimle. Kişinin toplum ilişkilerinden bahsettiğimizi büyük harften, iç dünyasına döndüğümüzü küçük harften anlıyoruz. Kelime tekrarları mekân, nesne ya da özne geçişlerinin işareti. Eşyaya yüklediği kişisel özellikler üzerinden verdiği mesajlar var. Hayvanlara yüklediği özellikler üzerinden de konuşuyor bizimle. Tevrat hikâyeleri ve kişileri önemli yer tutuyor anlatımında. Tireler, duygu durumundaki değişikliklerde, stres ve endişe durumlarında ortaya çıkıyor. Pencere öyküsünde de katmanlı bir üstkurmaca karşılıyor bizi.
Tüm öykülerle ilgili tek tek yazmayacağım. Sevim Burak ile ilgili şahane tezler ve akademik araştırmalar mevcut bunların okunması çok daha verimli olacaktır. En ilginç bulduklarımın linkini ekleyeceğim.
Yazımı bana göre Türk edebiyatındaki en muhteşem metaforlarla bitirmek istiyorum: Kalbe yürüyen iğne, fincanın derisinde açılan çizikler ve yaralar. İyi ki varsın Sevim Burak!
İncelemeler:
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/151762
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/7198
http://monografjournal.com/sayilar/14/4-seyma-gumus.pdf
Leave a Reply