13.06.2024, 06:47, Berlin
Bu blogun doğum hikâyesini 77 kez falan yazmış olmalıyım. İki sene önceki doğum günü hediyelerimden biriydi. Bir seneden fazla boş durdu. Mayıs ayında doldurmaya niyet ettim, Ağustos ayında Günlük fikri doğdu. Aslında doğmak fikri ile bağlanamayacak kadar demode bir fikir, insanlar bin yıllardır günlük yazıyor neredeyse. Ve ben aslında hiç günlük tutmadım. Bu da ayrı bir tezat. Oturup da dünümü, günümü ya da iç dünyamı yazmayı hep sıkıcı buldum. Başka insanların o alana girmesinden endişe ettim. Şu an ise dünyanın her yerinden herkes tarafından görüntülenebilecek bir günlüğün içindeyiz. Biraz deneme, biraz öykü, biraz şiirle baharatlandırıyorum harcı. O zaman komşuya daha ikram edilebilir oluyor. Sonrasında Anlar’ı ve Kitaplık’ı ekledim. Şimdi aklımda başka fikirler var, epeydir zaman bulamadığımdan erteleyip duruyorum. Ve Günlük’e büyük bir gönül borcu duyduğumdan Ağustos’a kadar çekeliyorum peşimden. Seneidevriyesinde (umarım o zamana dek dayanabilirim) günlük yazma kuralımı bırakacağım. Haftalık yazarım ya da içimden ne sıklıkla gelirse. Bu bölümün amacı bana her gün yazma alışkanlığı kazandırmaktı ve görevini öyle layıkıyla yaptı ki her gün yazdığım başka şeylerden kendisine sıra gelmiyor. Katettiğim yolu düşününce pek inanamıyorum. Her gün bir yazı üretebildiğimi görmek yazarlığımın diğer taraflarını da çok besledi. Önceki cümlede yazan demiştim, yazar olarak değiştirdim mesela 🙂 Kendime daha çok güveniyorum artık. Bu güven sayesinde beni daha da ileri götürecek bazı adımlar atabildim. Ve aslında yine bu güvenle yeni bölümler, içerikler üretme ve oturmuş bir sistemi bozma cesaretini bulabiliyorum.
Leave a Reply