Yazma cesareti

21.02.2024, 06:30, Berlin

İnsanların daha yazmaya başlamadan intihal ile ilgili endişelenmesi beni şaşırtıyor. Dünya üzerinde yazılmayan bir şey kalmışçasına yazdığımız konularda pişti olmaktan korkuyoruz. Bunu isimsiz yazanlar olarak yapıyoruz hem de. Dün Jale hoca güzel bir ifade kullandı. Sevdiğimiz yazarların yancısı olmak, onlarla yazmayı öğrenmek. Benim yazdıklarım sevdiğim yazarları çağrıştırır hâle gelirse bir gün, benden mutlusu olmaz. Ayfer Tunç da yazarların yazdıklarımızdaki etkisini paltosundan çıkmak olarak kullanır. Ertuğ Uçar aynı taşı yontmak olarak tanımlıyor. Ne güzel ifade. Dünya koca bir taş kütlesi. Yazı, resim, felsefe, aklınıza gelen her yaratıcı aktivite aynı taşı yontuyor. Başka başka taşlarımız yok tek başımıza yonttuğumuz. Ertuğ Bey, “Benim yazdığımı alsın daha ileriye taşısın, onun olsun.” diyecek kadar da tevazu sahibi. Bazen yayımlanan bazı yazılar ve kitaplar karşısında bir küçümseme ifadesi olarak bunu ben de yazardım diyoruz. Yazamayız. Daha iyisini ya da kötüsünü yazabiliriz ama aynısını yazamayız. Çünkü hepimizin kendi evreni var. Her şeyi farklı görüyor, duyuyor ve ifade ediyoruz. Farklı evrenlerden aynı yaratım çıkamaz. Bunun gibi endişelerin egomuzun ürünü olduğunu düşünüyorum. Başarısızlıktan korktuğu için türlü bahane ile yolumuzu kesmeye çalışıyor. Egonun bu tuzaklarına ben de düştüm. Dur ‘yazmak’ üzerine olan şu kitabı okuyayım öyle başlarım. Önce şu konuyu araştırayım. Şu yazarı okuyayım. Benden önce bu yazılmış mı? Güzel yazamam. Esinlenmiş mi olurum?… Bu endişeleri susturmanın tek yolu yazmaya cesaret etmek. Mükemmel koşulları beklemeden.  Mükemmel koşul yok ki bir gün gelsin.



Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *