Yılanların Öcü – Fakir Baykurt

Bir kitap buluşması vesilesiyle, seneler önce okuduğum Yılanların Öcü’nü bu kez dinleyerek deneyimledim. Başta pek istekli olduğumu söyleyemem, ama şimdi iyi ki diyorum, çünkü bu şahane metni bir kez daha özümseme fırsatı buldum. Toplumcu gerçekçi edebiyata mesafeli bir okurum aslında. Ancak bu tür metinler, Yılanların Öcü gibi yazılmışsa, favorilerim arasına girebilir.

Metin; dili, atmosferi, karakterleri ve diyaloglarıyla çok güçlü. Ne didaktik ne de sıkıcı, aksine dönemin ve toplumun derinlikli bir okumasını sunuyor. 1950’lerin Burdur’unda, fakir bir köydeyiz. Savaş yılları geride kalmış olsa da toplumun hafızasından silinmemiş; kuşaklar kaybolmuş. Hayatı kökten değiştiren devrimler yaşanmış, ama bir yandan da “sözde” bir demokrasi havası hâkim: Demokrat Parti iktidarda. Benim yabancı olduğum bir Türkiye, ama yozlaşma ne yazık ki tanıdık.

Yazar, köy yaşamını ve halk inanışlarını öyle incelikle aktarıyor ki bir belgesel gibi kültürün damarlarında dolaşıyoruz. Kadının toplumdaki yerini ve ona yönelik bakışları da gözler önüne seriyor. Kadının olumlu çağrışım uyandırdığı tek an, Irazca’nın dilinde sıfat olarak kullanıldığı zamanlar: kadın köy, kadın gelin…

İyi edebiyat seneler sonra bile böylesine etkileyebiliyor insanı.



Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *