29.09.2023, 06:42, Berlin
Feminizm ile ilgili bir semineri takip ederken Salt of the Earth isimli 1954 yapımı bir filmle karşılaştım. Film Hispanik kökenli oldukları için beyazlardan daha da kötü çalışma şartlarına sahip olan madencilerin grevini ve maden şirketine karşı mücadelesini anlatıyor. İşçilerin önüne yasal engeller çıkınca maden kasabasının kadınları sürdürüyor eylemleri. Kasabada roller değişiyor. Erkekler çocuklar ve evle ilgilenirken, kadınlar eylem yapıyor. Erkeklerin başlarda öncelik vermek istemediği sıcak su ve evlere su tesisatı kurulması gibi istekler bu rol değişiminden sonra pazarlıklara dahil ediliyor. Ülkemizde de sansürün konuşulduğu bu günlerde hayatı mücadele ve sansür ile geçen başrol oyuncusu Rosaura Revueltas da tesadüfe bakın ki hayatının bir döneminde Berlin’de yaşamış ve Bertolt Brecht tiyatrosunda çalışmış. Hayatın yükünü çeken ve değişimi sağlayan yine kadınlar. Sendikayı, grevi ve protestoları çocuk yaşta öğrenen ve babası grev sonrasında “çok tehlikeli” ifadesiyle işinden atılan bir çocuk olarak hayat boyu babamın duruşu ile gurur duydum. Şimdi düşününce greve çıkan gerçekten erkekler miydi bilemiyorum. Grev öncesi kıt kanaat ev geçindirmeye çalışan kadınlar o maaştan da olunca nasıl doyurdular çocuklarını? Babamın meydanlardaki görüntüsü aklımda. Annem, ben ve kardeşim de meydanlardayız destek vermek için. İlkokula giden kardeşime “grev sözcüsü” önlüğü giydirilmiş. Peki ya ev? Evden hiçbir sahne yok aklımda. Sadece gururumuzu hatırlıyorum, karnımızın nasıl doyduğu muamma.
Leave a Reply