11.09.2024, 06:24, Berlin
Zekâvet Hanım 84 yaşında. Pamuk gibi saçları var. Bir dönem boyatmışsa da, neredeyse ben bildim bileli beyaz saçlı. Saçları çok uzun. Gençlik fotoğraflarında da beline iniyor saçları. Torunları gelince saçlarını örerler. Oturmayı sevmez. Evine misafir gitmeye gör, dolanır dolanır dolanır, en son binbir ısrar bir tabure tepesine ilişiverir. Kulakları senelerdir pek iyi duymaz. Bayramlarda baklavalar, börekler açar, sarmalar sarar. Eskiden erişte kesip, tarhana da yoğururdu. Artık pek yapmıyor. Oturmayı bilmez dedim ya, sırf oturmamak için badanasını bile kendi yapar. Akerdeon çalıp, Çerkez oyunu oynar. Gürcü’dür oysa. Senelerce baktığı yatalak annesi ile Gürcüce konuşurdu. En sevdiği şey milli bayramlarda ve CHP kutlamalarında bayrağını alıp kalabalıklara karışmaktır. Gezmeyi de çok sever. Beş kızına ve onların torunlarına sirayet eden gezme virüsünün kaynağı kendisidir kanımca. Bu ailenin kadınları gezmek lafı geçmeye görsün, ocağı kapatıp kendilerini dışarı atar. Bir Antakya gezimizde (evet bu aile neredeyse bir uçak kapatarak beraber şehir gezisi de yaptı) bungee jumping yapanları gördüğünde çok özense de koşturmacalı gezi planımızdan ötürü vakit bulup da deneyememişti. Ivır zıvırı pek sever. Salonunun her köşesi vazo ve kül tablası takımlarıyla, fotoğraf çerçeveleriyle, kahve fincanlarıyla, parfüm şişeleriyle doludur. Tabii süs tabakasının altında birtakım dantel öbekleri de bulunur. Toz almak zor geldiğinden minimalizmin doruklarında yaşayan torunu onca şeyin tozunu nasıl aldığını sorduğunda haftada bir uğraşıyorum işte gibi bir yanıt beklerken “Bugün örtüyü kaldırmadan toz aldım.” cevabını almıştır. Hayatının her döneminde Çerkez gelini sözünün hakkını verip çok çalışmıştır. Çerkez gelini olmadan önce tarlada ve evde yapmadığı bir iş de kalmamıştır. Bir gece karanlıkta sabah aydınlığına az kaldı sanarak evden çıkmış, köyü ve nehirleri aşarak tarlaya varmış, tüm tarlayı sürmüş. Baktı ki güneş hâlâ ortada yok, korkarak eve dönmüş. Son zamanlarda yüksek tansiyonundan şikâyetçi. Bir fenalık geldiği gibi panik olup hastaneye gitmek istiyor. Hastaneye giderken doktorlara ve hemşirelere kendi büyüttüğü saksı çiçeklerinden ve yine kendi yaptığı takılardan götürüyor. Doktorlar muayenehanelerinde muhafaza ettikleri çiçeklere Zekâvet ismini veriyor ve asla eli boş gelmeyen bu tatlı hastayı pek seviyorlarmış. Zekâvet Hanım şahane bir insandır, anneannem olur.
Leave a Reply