Zihin ve Bilinç – II

Zihin ve bilinç konusunu edebiyat yönünden ele alabilmek için uzun zamandır okumalar ve araştırmalar yapıyorum. Bir yandan çok şey öğrendim, öte yandan her şey iç içe geçti, beynime yeni sorular üşüştü. Bunun sebebi sınırların belirsizliği ve konunun doğurganlığı. Bu yazının düşünce dağınıklığıma da yardımcı olacağını umuyorum. Haydi başlayalım.

Modernist Roman ve Zihin Karmaşıklığı

Modernist roman edebiyatta tüm bu belirsiz sınırları içine alıyor, hatta belirsizliğin ve tekinsizliğin sebebi. 18. yüzyılın sonu, 19. yüzyılın başlarındayız. Sanayileşmenin ve şehirleşmenin arttığı bir dönem. Bireyin sisteme ve topluma ilk yabancılaşmaları vuku buluyor. Birinci Dünya Savaşı insanlık değerlerini altüst etmiş. Freud, psikanaliz teorilerini ortaya koyup insan zihninin karmaşıklığını inceliyor. Nietzsche, “Tanrı öldü,” deyip yaşamı anlamlandırma çabamızı iyice bireysel hâle getiriyor. Bergson, zamanın öznelliğinden ve döngüselliğinden dem vuruyor. Artık geleneksel edebiyat hem kendi karmaşıklığımızı hem kafa karışıklığımızı yansıtmaya yetmiyor.

Geleneksel anlatı koltuğunu modernist edebiyata bırakıyor. Kronolojik zamanın yerini öznel zaman algısı alıyor. Artık belirli bir zaman ve mekânla işimiz yok. Karakterlerin zihinlerinde biletsiz yolculuklar yapıyoruz. Yazar aradan çekilmiş. Bireyin iç dünyasını doğrudan biz keşfediyoruz. Her şeyi bilen anlatıcı kendini çekince karakterin öznelliği ile baş başa kalıp tekinsiz maceralara atılıyoruz. Artık daha çok düşünüyoruz ve sorguluyoruz.

Virginia Woolf, James Joyce, Marcel Proust ve Kafka modernist edebiyatın öncüleri. Aslında Tristram Shandy’de de Laurence Stern’ün çok yeni bir yapı kurduğunu görüyoruz ama sanat dünyasında ilk yapan değil, kendinden sonrakileri etkileyenler öncü sayılıyor. Devamını etkileyemiyorsan listeden çıkarılıyorsun. Berna Moran, 1889 yılında yazılan Araba Sevdası romanında iç analiz ve iç monolog yöntemlerinin kullanıldığını örneklerle gösteriyor. Ancak edebiyat tarihçileri bunun bilinçli bir tercih olmadığını öne sürüyor. Bu tercihin Türk edebiyatında da bir etkisi olmuyor.

Modernist Anlatının Teknikleri

Modernist anlatının tekniklerinden birkaçına bakalım.

Bilinç akışı: Bireyin zihnindeki düşüncelerin, anıların, duyumların ve çağrışımların kesintisiz bir şekilde aktarılmasıdır.

İç monolog: Karakterin kendi kendine konuşması. Bilinç akışı ile aralarındaki sınır çok çok belirsiz. Eş anlamlı olarak kullanılabiliyorlar. Bilinç akışının daha kontrollü bir hâli diyebiliriz.

Parçalanmış anlatı: Zaman ve mekân kesintiye uğrar. Geleneksel giriş, gelişme, sonuç yapısından uzaklaşılır.

Çoklu bakış açısı: Farklı karakterlerin bakış açılarıyla anlatıya yeni katmanlar eklenir.

Güvenilmez anlatıcı: Anlatıcı, yaşananları bilinçli ya da bilinçsiz olarak objektif şekilde anlatmaz.

Simgecilik ve metafor kullanımı: Basit olaylar ve nesneler daha derin anlamlar taşıyabilir.

Deneysel dil kullanımı: Dilin sınırları zorlanır, yeni biçimler denenir.

Bilinç Akışı: Hayali Bir Metropolün Toplu Taşıma Ağı

Bilinç akışından bahsedilirken zihnin labirenti veya nehir benzetmeleri kullanılıyor. Bunlar zihnin karmaşıklığını açıklamak için yeterli değil. İç içe geçmiş her birinde sayısız kapı bulunan bir koridorlar ağı karmaşıklığı daha iyi karşılıyor. Çok gelişmiş bir toplu taşıma ağına da benzetebiliriz. Her duraktan farklı yönlere aktarmalar mevcut. Labirentteki gibi çıkmaz yollar ya da geri dönüş imkânı yok. Oradan oraya adımlarınızın takip edilemediği bir yolculuktayız.

Bilinç akışıyla ilgili okurken en şaşırdığım şey her konunun dönüp dolaşıp zaman algımıza varması oldu. Bu teknik yazarı zamanın sınırlayıcılığından kurtarıyor. Modernleşme ile beraber zaman parçalara ayrılıyor. Geleneksel anlatıda her şey sırasıyla olurken, modern anlatıda sıralamayı takip etmek okura düşüyor. Bu gelişmede Bergson’un çok büyük bir etkisi var. Şimdiki zaman hem geçmişe hem de geleceğe dokunur ve bilinçte birbirine bulanmış hâlde geleceğe doğru bir akış sergiler. Benim ‘şimdiki zamanım’ diye adlandırdığım şey, hem geçmişimin hem de geleceğimin sınırlarını ihlal eder. Bergson’a göre bir matematiksel zaman (ölçülebilen zaman, ki bu da Bergson’a göre sadece bir soyutlamadır), bir de süre (yaşanan zaman) vardır. Bilinç mekanik bir işleyişe sahip değildir, geçmiş anıların birikimiyle sürekli yeniden inşa edilir. Bergson’un bu yaklaşımı modern anlatının en büyük tetikleyicilerinden biri olmuştur.

Türk Edebiyatında Modernist Anlatı

Türk edebiyatında bilinçli modern anlatının ilk örnekleri Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Yusuf Atılgan. Peyami Safa, Matmazel Noraliya’nın Koltuğu’nda bilinç akışı ve iç monolog gibi tekniklerle bizi karakterin ruhsal derinliklerine indiriyor. Yusuf Atılgan, Aylak Adam’da bireyin anlam arayışını ve yabancılaşmasını ele alıyor.

Tanpınar ise Huzur’u tamamen Bergson felsefesine göre kurguluyor. Woolf’un Mrs. Dalloway’inde, Joyce’un Ulysses’inde olduğu gibi Huzur’da da tüm anlatılanlar tek bir günde geçer. Mümtaz’ın zihninde bir yolculuğa çıkar, Türk edebiyatındaki en içli ve marjinal aşk hikâyelerinden birine tanık oluruz. Mümtaz’ın sıkışmışlığı ve sorgulamaları bireye odaklanırken Tanpınar’ın her metninde olduğu gibi toplusal etki ve Türk toplumunun kendi sıkışmışlığı da hep merkezdedir. Gezdiğimiz karakter zihinlerinin ne kadarı toplumdur ne kadarı bireydir? Yazarın ne kadarı toplum ne kadarı bireydir? Toplumu bireyden çıkarmak mümkün müdür? Bunlar benim aklımda kalan cevaplara ulaşabileceğimden de pek olmadığım sorular.

Bilinç Akışı Denemesi: Kişisel Bir Yolculuk

Geçtiğimiz günlerde kurgu dışı bir bilinç akışı denemesini de ben yaptım. Beni etkileyen bir sanat eseri üzerinden tetiklenen düşüncelerimi ve anılarımı yazdım. Saniyeler içinde on yıllarlar ve ülkeler katettim. Siz de kendinizi Mrs. Dalloway yerine koyarak partiniz için çiçek almaya çıktığınız bir günü hayal edin. Zihniniz en basit görevlerinizde bile nerelere savruluyor? Bugünü Mümtaz gibi yaşasanız okurlarınız neler okuyacak?

Kaynakça

Virginia Woolf, Mrs. Dalloway, İletişim Yayınları, Çevirmen: Tomris Uyar

Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, Dergah Yayınları

James Joyce, Ulysses, Norgunk Yayınları, Çevirmen: Armağan Ekici

Marcel Proust, Kayıp Zamanın İzinde Serisi, YKY, Çevirmen: Roza Hakmen

Peyami Safa, Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, Ötüken Neşriyat

Yusuf Atılgan, Aylak Adam, YKY

Berna Moran, Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, İletişim Yayınları

Serdar Odacı, Ulysses ve Tutunamayanlar’da Bilinç Akışı Tekniği https://turkoloji.cu.edu.tr/YENI%20TURK%20EDEBIYATI/serdar_odaci_ulysses_tutunamayanlar_bilinc_akisi_teknigi.pdf

Özlem Kale, Edebiyatta Bilinç Akışı Tekniğine Başvurulma Sebepleri Üzerine Bazı Dikkatler https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/186870

Pakize Arıkan Sandıkcıoğlu, Uzay-Zamanda Nesneler ve Bilinç https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/803999

Emir Can Tuğra Ergün, Huzur Romanında Bergson Felsefesinin Süre ve Mekânsal Zaman ile bilinç Hâllerinin İzlerini Sürmek https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3206879

Sümeyra Buran, Virginia Woolf ve James Joyce’un Modern Anlatım Teknikleri Üzerine Karşılaştırmalı bir Çalışma https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1355724



Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *