• Bizim Zamanımız – Sinem Sal

    Çok sevebileceğim bir kitap olabilecekken karakterin her cümledeki tespit ve espri telaşı beni çok yordu. Ve bu dil nedense hep okuyucuya anlatırken, başkalarıyla olan diyaloglarına pek yansımıyor. Karaktere yüklenen bazı özelliklerin de devamlılığı olmamış gibi geldi bana. Continue reading

  • Mutfaktaki Kimyacı – Bülent Şık

    Bireysel tüyolar vermekten çok sistem eleştirisi yapan bir kitap. Bilmediğim ne öğrendim çok emin değilim. Ancak bir beslenme kitabında ilk kez edebi göndermeler yapıldığına ve hikâyeler anlatıldığına tanık oldum. Çok güzeldi. Aynı zamanda Bülent Şık kişileri hazır yemektense kendileri hazırlamaya yönlendirirken erkekleri de mutfağa girmeye davet ediyor. Bu çağrı kadınlara değil, herkese. Bunu da çok… Continue reading

  • Büyülü Dağ – Thomas Mann

    Bu kitabı yirmilerimde okuduğum ve hakkını veremediğim için tekrar okumak istedim. Evet, hakkını verememişim. Ancak yine de insan ruhunu derinden etkilediği iddia edilen bu kitap benimkini ikinci okumada da çok etkilemedi. Özellikle ikinci ciltteki felsefi tartışmalar çok doyurucuydu. Karşıt fikirlerin yanında akan bir varoluş sorgulaması. Buzzati’nin Tatar Çölü’ndeki gibi o çıkamama hâli beni çok rahatsız… Continue reading

  • Zamana Vuran Dalgalar – Elmas Şahin

    Bu kitap bize yeni bir şey söylüyor mu çok emin değilim, biraz derleme havası veriyor ama yine de Virginia Woolf ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ı paralel okumak çok keyifliydi. Continue reading

  • Bıyık Söylencesi – Tahsin Yücel

    Tahsin Yücel ironisi kitabın başkahramanı. Çok canlı ve akıcı bir kitap. Ancak konusunun ve geçtiği atmosferin içine girebildiğimi söyleyemem. Continue reading

  • Kuru Kız – Ayfer Tunç

    Bu karakter beni çok etkiledi. Dünya Ağrısı ile beraber en sevdiğim Ayfer Tunç romanları diyebilirim. Diline çok laf edilmiş ama dilinin özellikle böyle kurgulandığını ve hem kitabın adına hem de karakterin hayatına bir selam çakıldığını düşünüyorum. Toplumun tüm yozlaşmış yönlerini arka plan yapmış akıcı ve kısa bir roman. Bir günde bitiyor. Belki daha uzun anlatılsa… Continue reading

  • Istakozun mezuniyet töreni

    06.07.2024, 06:17, Berlin Dün terapistimle bir seneyi aşkın süredir devam eden ve son dönemde epeyce seyrekleşen seanslarımızı sonlandırmaya karar verdik. Kendimi iyileştirmekten mezun oluyorum diyebiliriz. Bu süre zarfında kürdan ve diş fırçası ile temizlik yapıp sürekli çamaşır suyu kokan bir kadından bulabildiği her fırsatta kendine vakit ayıran bir kadın hâline geldim. Senede bir mecburen yaptığım… Continue reading

  • Koklamaya kıyamam, benim güzel manolyam

    05.07.2024, 06:16, Berlin İçinizde çiçekler açtıran dürtünüz nedir? Benim için yazmak. Grafomanyaklığı duymuş muydunuz? Yazma istediği ya da dürtüsü kontrol edilemeyen kişilere grafomanyak deniyormuş. Koşullarından hepsini olmasa bile birkaçını sağlıyorum 🙂 Bazı grafomanyaklar, yazma eylemini yaratıcı ve üretken şekilde kullanabilirken, bazıları için bu durum yaşam kalitesini düşüren bir sorun hâline gelebilirmiş. Yazmak, aksine yaşam kalitemi… Continue reading

  • Edebiyat, futbol ve empati

    04.07.2024, 06:17, Berlin Salı akşamı Jale Hoca ile Berat Alanyalı’dan Pim isimli şahane bir öykü inceledik. Hem dil hem teknik olarak çok beğendim. Zaman kırılmaları ile nakış gibi işlenmiş kısacık bir öykü. Sonu öyle ters köşe ki. Edebiyat tam da böyle bir şey, asla empati kuramam dediğiniz kimselerle empati kurmuşken buluyorsunuz kendinizi. Kendiniz bile şaşıyorsunuz… Continue reading

  • Mankenler oyuncu olabilir mi?

    03.07.2024, 06:15, Berlin Dün çok sevdiğim felsefe kanallarından birinde beni çok rahatlatan bir konuşmaya rastladım. Yine aynı alanda doktorasını yapmakta olan felsefeci, kavramları kendince yorumladığından ve hata da yapabileceğinden bahsediyordu. Akademisyen olmayan bir insan Saf Aklın Eleştirisi’ni bir akademisyen gibi okumak zorunda olmadığını, yine de Kant felsefesinden alacağı bir şeylerin olduğunu da söyledi. Açıkçası bu… Continue reading