-
Kitaplıksız evler
25.04.2024, 06:29, Berlin Gaudi’nin en ünlü eserlerinden biri olan Barcelona’daki La Pedrera’da (biz Casa Mila olarak biliyoruz) yaşayan Viladomliu ile ilgili bir haber okudum. Özlem de bugün uyum sağlamalarımızla ilgili yazınca Viladomliu’nun söyledikleriyle ikisini harmanladım kafamda. Haberin başlığı ‘masalsı bir evde geçen zorlu hayatlar’ olunca daha da ilgimi çekti. Aslında zorlukların çoğunun turist yoğunluğundan kaynaklandığını… Continue reading
-
Uyuyan Güzel – Jale Sancak
Jale Hoca’nın kimseye benzemez dilini okuma saadeti sona ermesin diye yavaşlamaya çalışırken kurgunun akıcılığı sizi meraklandırıp bir an önce sona götürmek istiyor. Aradaki dengeyi kurmak zor. Dil muazzam, karakterler renkli ve başka. Hele kelime seçimleri, betimlemeleri… Jale Hoca’yı dinlerken ve okurken mest oluyorum. Dil ve anlatımdaki özenine çok özeniyorum 🙂 Continue reading
-
Bir pazar öğleden sonrası*
24.04.2023, 06:30, Berlin “Neden mutsuzsun?” “Olacaklar yüzünden.” “Daha olmadılar.” “Olacaklar.” “Nereden biliyorsun?” “Yaratıcı söyledi.” “Ne zaman?” “Çok zaman önce.” “Çok zaman olmuş. Ya da çok zamandır bir şey olmamış.” “Bu bir şeyi değiştirmez. Saadetimizin sona ereceğini öğrenmekle lanetlendik.” “Saadetimizin sona ereceği söylendiğiyse olacak olan olana dek saadet içinde olmamız gerekmez mi? Şimdiden mutsuz olman kehanete… Continue reading
-
Wisconsin, 1963 – Şavkar Altınel
Şavkar Altınel’i sevgili Sezen’in şu güzel yazısı ile tanıdım. Sezen’le yakınlaştıkça kitaplarını okumaksızın Şavkar Altınel’le de yakınlaştım. Sezen’in edebi donanımını bildiğimden içten içe beni sarsıcı bir şeyin beklediğini biliyordum. Ama yine de bazı yazarlar biraz korkutur okuru. Ben de sanırım o yüzden kitaplarıyla buluşmamı bugünlere dek erteledim. Korktuğum gibi olmayan okuru dışlamaktan ziyade içine alan… Continue reading
-
Tatar Çölü – Dino Buzzati
Yirmili yaşlarda harcadığım kitaplara zaman zaman geri dönüyorum. Bunlardan biri de bu kitap. Dil olarak çok sade ve akıcıydı. Atmosfer olarak ise bunaltıcı. Baştan sonra sizi varoluşsal sorgulamalara düşüren bir kitap. Bu tarz kitaplardan sanırım herkes hangi mesajı arıyorsa onu alıyor. Kaderini kendi eline almak, vazgeçmeyi bilmek, yanlışta değil arzularında ısrarcı olmak, konfor alanının pamuksu… Continue reading
-
Rölans bebeğim
23.04.2024, 06:36, Berlin Farkında mısınız? 45 – 60 yaş grubu popüler yazarlar epey fit ve kendilerine iyi bakıyor gibi gözüküyorlar. Yaratıyoruz, acı çekiyoruz, alkolle avunuyoruz zamanları geçmiş gibi. Belki de algıda seçicilik. Bu trendin meslekten bağımsız olduğununu da söyleyebiliriz tabii. Belki hatırlarsınız bir yazımda ben kalan yaz mevsimlerimi hileli bir biçimde hesaplarken Mahir Ünsal Eriş’in… Continue reading
-
Cinayet*
22.04.2024, 06:29, Berlin “Amirim. Buyrun.” “Ne iş Recai?” “Amirim. Birini öldürdüm, teslim olacağım diye geldi. Bir şeyler zırvalıyor. Kimi öldürdüğünü de söylemiyor.” “Ne ayaksın oğlum sen?” “İsteyerek oldu efendim. Ama bir nevi kaza. Belki de intihar. Çok yaşlıydı. Çok hastaydı hem. Dizleri tutmaz. Dediği anlaşılmaz. Köh köh öksürür. İyi bakmadı kendine. Bakabilirdi. Doktorlar ne diyor?… Continue reading
-
Çizik
21.04.2024, 06:26, Berlin Dün övüle övüle bitirilemeyen Baby Reindeer’ı izledim. Neden bu kadar övüldüğünü şimdi anlayacağım derken bir baktım dizi bitmiş. Neyse ki bölümler kısaydı. Gerçek bir olaydan uyarlanmış dizinin sapık konusu dışındaki kısmının ne kadarı kurgu bilmiyorum. Bana bölüm geçmek için tüm tuşlara aynı anda basılmış gibi geldi. Karakterimiz ilk sahnede polise gelip anlatmaya… Continue reading
-
Yürüyorum
20.04.2024, 06:27, Berlin ‘Bir çocuğun yeteneğini nasıl fark edersin?’ sorusu bende başka bir şeyi tetikledi. Bir çocuğun yeteneğini fark etmenin o kadar kolay olduğunu, en azından çevrelerimizin böyle uzmanlarla dolu olduğunu düşünmüyorum. Üç – dört yaşlarında kendini belli eden o özel çoçuklardan biri değilseniz elbette. Çocuk yaptığı şeyleri yetenekli olduğu için değil, hoşuna gittiği için… Continue reading
-
İçimizde bir dev aynası
19.04.2024, 06:33, Berlin Dün bir iş yemeği dönüşü kuvvetli bir iletişim becerisi olduğuna inandığım arkadaşım sosyal anksiyetesi olduğunu; ben kendimi toplantının sessiz, nemrut insanı sanırken insanların yanında ne kadar rahat ve eğlenceli olduğumu söyledi ve sırrımı sordu. Kendimiz ve başkaları hakkındaki ön yargılarımızın, varsayımlarımızın ne kadar da hatalı olduğunu göstermek isteyen bir senaryo tasarlasak bu… Continue reading