-
Beş yüz metrelik mutluluk
Bizim ağzımızın tadı yokken, Berlin’e bahar çoktan gelmiş. Park yolumun kıyısında, şehrin kalabalığından uzak, huzurlu bir mezarlık var. Dünya üzerindeki en dingin yerlerden biri. İkinci fotoğraftaki yol yaklaşık beş yüz metre uzunluğunda. Bahar önce açık pembe kiraz çiçekleriyle karşılıyor seni. İki hafta sonra, onlar usulca dökülürken, sahneye Kanzan türü kiraz ağaçları çıkıyor. Pespembe, top top… Continue reading
-
Bazı an’lar
Bazı anların hissini zaman geçtikten sonra tekrar hatırlayabilmek için buraya not düşüyorum. Çoğunlukla o yazıyı yazdığımı unutmuş oluyorum ama dönüp okuyunca hissi bıraktığım yerde beni bekler buluyorum. Burası Nikolaikirche (Aziz Nikola Kilisesi). Berlin’in ilk yerleşim bölgesi Nikolaiviertel’de bulunuyor. Nikolaiviertel, en sevdiğim yerlerden biridir. Başka bir zamana ışınlanmış duygusu verir. Şehrin tam ortasında bulunmasına ve epey… Continue reading
-
Seda Yüz Komedi Gösterisi
1 Nisan’da Seda Yüz’ün komedi gösterisine gittik. Ruh hâlimiz komedi kaldıracak bir durumda değildi ancak bileti çok önceden almıştık. Ne yalan söyleyeyim aralıksız gülmek çok iyi geldi. Bugünlerde beni telefondan ve gündemden uzaklaştıran her şey çok iyi geliyor. Seda Yüz’den önce sahneye Berlin’de yaşayan komedyen Ayten Karadeniz çıktı, ona da çok güldük. Ve ardından Seda… Continue reading
-
,
göğsün ortasında birkaç dakikadan uzun süren sıkışma, basınç, dolgunluk ya da ağrı hissi, kalp krizi değil, ülke gündemi, çocuklar Silivri’den haber yolluyor, umutlular, onlara destek olması gereken çaresizliği öğrenmiş kuşaklara destek mesajları yolluyorlar, direnmeyi biliyorlar, biz küstük, başka ülkelere gittik, dağın haberi olmadı, ülke geride de kalmadı, her sabah omuzlarımıza basarak doğuyor gündem, sancılı, sınır… Continue reading
-
Sümbüle övgü
Sümbül en sevdiğim çiçek. Tam da mevsimi. Bizim parka da ekiyorlar. Sümbül kokusu kovalıyorum parklarda. Dün markette görünce sevinçle bir demet de eve aldım. Kokusu tüm kötülüklerin üzerini örttü sanki. Sanki çocuklar serbest bırakıldı. Evimiz çok büyük değil. Tüm eve yetiyor kokusu. Ben yine de hangi odaya geçersem yanımda taşıyorum vazoyu da. Kokuyu birinci elden… Continue reading
-
Şiir İnceleme & Kolaj Atölyesi – İstanbul’u Dinliyorum
Lütfen alıcılarınızın ayarıyla oynamayın, açıklayabilirim 🙂 Geçtiğimiz haftalarda çok keyifli bir atölyeye katıldım. Yukarıda gördüğünüz ne idiği belirsiz şey de benim eserim. Hiç davetkâr değil biliyorum. Neyse ki diğer eserleri görmüyorsunuz da bir kıyas yapılamıyor 🙂 Ama dürüst olacağım en göze hitap etmeyen benimkiydi. Ne yapalım herkesin sanatına kimse karışamaz. Geçtiğimiz aylarda Berlin’de bir Türkçe… Continue reading
-
Patricia Kopatchinskaja & Fazıl Say konseri
Hoşlandığım etkinlikleri burada paylaşmaktan keyif alıyorum. 18 Mart gecesi, 19 Mart’a bizi neyin beklediğini bilmeden çok güzel bir konsere gittik. Gündem sebebiyle şimdi paylaşabiliyorum. Fazıl Say sağ olsun Berlin’e sık sık geliyor, biz de düzenli olarak takip ediyoruz. Bu kez keman virtüözü Patricia Kopatchinskaja ile geldiler. İkili aslında uzun süredir beraber çalışıyormuş ancak ben ilk… Continue reading
-
İnanç, sapkınlık ve Heretic üzerine
Dinlere inancımı üniversitenin son yıllarında kaybettim. Uzun süre kendimi deist olarak tanımladım, ama bu konu üzerine de fazla düşünmedim. Ta ki yedi-sekiz yıl önce, dine yeniden inanmayı arzuladığım bir dönem başlayana kadar… Bir tür depresyondaydım, beni sarıp sarmalayacak bir şeye ihtiyacım vardı. Çareyi Mesnevi’de ve tasavvuf kitaplarında aradım. Olmadı. Popüler kültürde romantize edilen o hümanizm… Continue reading
-
Söz verdik!
01.04.2025, 06:49, Berlin Gündem ağır. Duran hayatlar, söz verdiğimiz gençler… Günlerdir okumuyorum, yazmıyorum. Kendimizi kandırmanın da bir anlamı yok. Hayat bizler için devam etti, her dakika gündemi takip ederek, yaşananlara söverek, sırtımızda Sisifos’un kayasıyla da olsa. Yaşanan her felaketin ardından olduğu gibi… Bu uzun bir süreç. Zincirlerimizi koparırken yaşamaya, kendimizi iyileştirmeye mecburuz. Bazen en küçük… Continue reading
-
İnsaflı kurgular, insafsız kaderler
17.03.2025, 06:27, Berlin Cumartesi akşamı yarı fantastik bir ajan filmi izledim. Hikâye, iki ajanın türlü tesadüflerin ardından birbirine âşık olmasıyla başlıyordu. O güne dek soğukkanlılıkla icra ettikleri mesleklerini hiçe sayarak bu aşkın peşinden gittiler ve kendilerini soluksuz bir maceranın içinde buldular. Macera sona erdiğinde, kahramanımız olan kadın, buluşma noktasına gidip sevdiği adamı beklemeye başladı.… Continue reading